Anasayfa > Hakkımızda

Hakkımızda

Erkin SAYGI
1945 yılında İstanbul'da doğdu. Yüksek tahsilini yaparken 1966 yılında Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş.'de çalışmaya başladı. Yüksek tahsilini ve İşletme İktisadı Enstitüsünü burada çalışırken bitirdi. 1990 yılına kadar bir çok kademede görev yaptı. 1990 yılında Paşabahçe Mağazaları A.Ş. Genel Müdürlüğüne atandı ve emekli olduğu 2001 yılına kadar bu şirketin genel müdürlüğünü yürüttü. Mimar Sinan Güzel Sanatlar üniversitesinde Cam ve Tasarım konusunda ders vermektedir. Emekli olduktan sonra Ruhcan Topaloğlu ile birlikte Cam Atölyesini kurdu. Evli ve bir çocuk babasıdır.
  Ruhcan TOPALOĞLU
1961 yılında İstanbul da doğdu. 1973 yılında Paşabahçe Fabrikasında açılan cam kesme kursuna katıldı ve bu kursu birincilik derecesiyle tamamlayarak çalışmaya başladı. 1997 yılında Paşabahçe Mağazaları A.Ş'ne geçti ve 2001 yılına kadar bu şirketteki çalışmalarına devam etti. 2001 yılında emekliye ayrıldı. Aynı sene Erkin Saygı ile birlikte Cam Atölyesini kurdu. Evli ve bir çocuk babasıdır.
     

Cam'a Saygı

Cam kesme sanatında bir köşe taşı

Cam Atölyesi ile, cam içindeki 35 yılı aşan yaşamının yeni bir yaratıcı ürününü ortaya koydu Erkin Saygı. Tarihsel Türk cam sanatının İstanbul'daki merkezi olan Beykoz'da Beykoz camcılığının mirasını canlı tutuyor ve çağdaş cam sanatının çok değişik alanındaki en zor ürünleri yaratıyor. İzleyenleri cam sanatının müzelerdeki nadide örnekleri arasına taşıyor.

Çeşitli cam işleme teknikleri ile, tarih içindeki en üst düzeydeki prestij ürünleri biçimlendirilmişti. Tarihin derinliklerindeki antik krallar, imparatorlar, prensler ve prensesler özellikle kesme camı ellerinde tutabilmek için büyük bir teknik ve yaratıcılık yarışını desteklemiş ve sürdürmüşlerdi. Erkin Saygı, çok özel ürünleriyle bugünde aynı prestij geleneğinin izlerini, ancak çağdaş yorumlarıyla canlı tutuyor. Yaratıcılık yarışının sınırlarını zorluyor.

Burada özel olarak üretilen kalın ve temel formlardaki camlar inanılmaz bir sabırla biçimlendiriliyor. Bu işe camın kendisi bile şaşırıyordur; üretilmesi bir kaç dakika olan cam, bazen bir hafta boyunca dört bir yanından, özel işlemlerle kesiliyor, düzeltiliyor, dokulandırılıyor, parlatılıyor ve son biçimi veriliyor... Unutmamak gerekir camı üretenler genellikle saate bakar. Oysa burada takvime bakılıyor.

Camı kesmek demek, tek parça ve çok asil bir malzemeyi .sonsuz bir yaratıcılıkla yeniden biçimlendirmek demektir. Üstelik bütün bu kesimler sadece "saydamlığın "boşluğunda" tasarlanır, dönen taşın ucunda biçimlendirilir. Çünkü bu camların her biri tek tek yaratılmıştır... Her biri ayrı bir cümle, her biri ayrı bir şiirdir.

Cam atölyesinde büyük bir hünerle üretilen bu ürünleri elinize alıp dikkatle bakın. Onların ağırlığında, Anadolu'nun ustalarının binlerce yıllık tasarım birikiminin büyüklüğünü hissedersiniz. Camlara biraz daha yakından bakarsanız, Romalı ustaların bugün müzelerde bulunan eserlerindeki doku ve izleri görürsünüz. Camların üzerindeki derin kesmelere dokunursanız, Avrupa cam mirasının en eski ve prestijli sayfalarına dokunur gibi olursunuz. Ama bu kalın ve ağır camları kulağınıza yaklaştırırsanız, çağdaş yaratıcılığın sesini duyarsınız.

Prof. Dr. Önder Küçükerman
Mimar Sinan Üniversitesi Endüstri Tasarımı Bölüm Başkanı

 

Cam'a Saygı

Sanat ürünü yaratabilmek için bir yüreğin, beynin, deneyimlerin, bilincin azim ve cesaretin yanında insanın frenlenemez tutkusu, bilgi birikimi, çevresinden, tarihten, gelenek ve görenekten oluşan algıların birleşmesi gerekir. Birleşen bütün bu öğeler yeni, iyi, güzel bir şeyler oluşturmak, üretmek için önüne herhangi bir malzemeyi alır ve onu yoğurmaya, onunla mücadeleye, bütünleşmeye ve biçimlendirmeye yönelir. Bu şair için bir sözcüktür, ressam için boya, tuval, fırçadır. Heykeltıraş için kildir, alçı, mermer, bronzdur, taştır, ağaçtır, bakırdır.

Malzemenin her çeşidiyle uğraşan bir heykel sanatçısı olarak önünde tek durduğum malzemenin cam olduğunu çok samimi olarak itiraf etmek isterim. Korktuğum, çok arzu etmeme rağmen dokunmaya bile cesaret edemediğim malzemedir cam. Seramikle hem çok farklıdır, hem çok benzerler. Seramik ve camdan yapılmış objeler genellikle içlerinin boş olduğunu dışardan bakıldığında hissettiren, ne kadar artistik ve estetik kaygılarla üretilirlerse üretilsinler aynı zamanda fonksiyonel yükümlülüğü olan ürünlerdir, "açımlamaz üretim teknikleri nedeni ile belirli kalınlıklarda üretilebilmeleri, kırılgan olmaları cam ve seramik objeleri birbirleri ile münasebete zorlamaktadır. Alev Ebuziya'nın seramikleri ile Erkin Saygı'nm camlarında olduğu gibi.

Şimdiye kadar, eritilmiş cama, üfleme veya metal bir kalıbın içinde şekil almasını sağlamak yöntemiyle cam hamuruna sıcak iken müdahale edilerek biçim verildiğini, ayrıca sıcak iken biçim verilmiş camlara soğuduktan sonra kesme yöntemiyle dekor ve süsleme yapıldığını biliyoruz.

Buradaki yöntem ise çok farklı, özel olarak ürettirilen içi boş kalın .bir elipsoid küre cam kesilerek, yontularak, yer yer cilalanıp yer yer matlaştırılarak bir heykelcinin taşı, mermeri, graniti işlediği gibi işleniyor. Bu arada malzemenin saygın özelliğininde sonuna kadar dikkate alındığını görüyoruz.

Adını tam olarak koymak pek kolay değil, belki çanak, kase, vazo gibi içine sulu, kuru, çiğ, pişmiş vb. maddeler, yada başka objeler konabilecek kaplar görünümünde yada işlevinde olabilecek bu yapıtların yukarıdaki adları taşımak yada o işleri görmek gibi bir arzuları yok, asla böyle tanımlanmak istemiyorlar. Onlar büyük savaşları kazanmış saygın, onurlu, dürüst generaller gibiler. Onlara fazla yaklaşamazsınız, ellerinizi uzatıp dokunmak, hissetmek istersiniz ama onlardaki asalet size dur dedirtir. Onları yalnız karşılarında durup gıpta ile saygıyla ve doyasıya uzun uzun seyredersiniz.

Prof. Tamer Başoğlu